*
Kayseri Engelliler Derneği Telefon 0533 392 33 88

Kayseri Engelliler Derneği Telefon 0533 392 33 88

Gönderen Konu: Boşanma ve çocuk üzerine etkileri  (Okunma sayısı 4370 defa)

Çevrimdışı melleseferi

  • Yönetici
  • Kahraman Üye
  • *****
  • İleti: 5485
Boşanma ve çocuk üzerine etkileri
« : 03 Ocak 2013, 22:00:09 »
Boşanma ve çocuk üzerine etkileri

Boşanma hiç kuşkusuz, çocukların başına gelebilecek en sarsıcı olaylardan birisi ve potansiyel olarak onların gelişmelerini ciddi bir biçimde etkileyecek bir dizi değişikliği de beraberinde getirmektedir. “Potansiyel bir durumdur, çünkü boşanmış bir ailenin bireyi olarak yaşamak kaçınılmaz olarak çocuklara zarar veren bir durum değildir. Önemli olan anne ve babanın evliliklerinin sona ermesini nasıl karşıladıkları, boşanmadan sonra hayatlarını ve ilişkilerini nasıl sürdükleri ve çocukları ile ilgilenmeye devam etmeleridir. 1 yılda 1 milyondan fazla çocuk, anne baba boşanması ya da ayrılığı yaşamaktadır. Boşanmaya karşı çocukların tepkilerinin varlığının farkında oluşun artmasıyla, 1960’lardan bu konu üzerine bir çok araştırma yapılmıştır.

1975’ten bu yana boşanmalar yılda 1milyonu aştı.
Bugün yapılan iki evlilikten biri boşanma ile sonuçlanacak
1983’te doğan çocukların %45’nin anne babası boşanacak. %35’inin anne babası tekrar evlenecek, %20’sinin anne ya da babası ikinci eşinden de ayrılacak.
Evliliklerin yarısı ilk 7 yıl içerisinde sona eriyor. Buna göre 1980’lerde doğmuş çocukların aşağı yukarı üçte biri 18 yaşına gelmeden tek ebeveynli bir evde yaşayacak.

Bu istatistiksel veriler boşanmanın ciddi bir sosyal sorun olduğunu şüphe ¤¤¤ürmez bir tarzda kanıtlamaktadır. Ancak boşanmayı iyi ya da kötünün karşıtlığı olarak görmek çok basit bir yaklaşım olur.

Boşanma ile ilgili düşündürücü gerçeklerin ve anne babası boşanmış çocukların gelişimle ilgili ve p¤¤¤olojik sorunlar yaşamak açısından diğer çocuklardan daha fazla risk altında olduğuna dair artan verilerin ışığı altında, giderek daha fazla çift aileyi dağıtmanın doğru olup olmayacağını sorgulamaktadır. Bazıları, en azından çocuklar büyüyüp evden ayrılana kadar, kişisel isteklerini bir kenara atıp evliliği sürdürmeyi düşünebilir. Boşanmayı karşı tarafın istediği durumlarda, eşler karşı tarafın önüne istatistikleri koyarak, karşı tarafta suçluluk duyguları uyandırıp, fikrini değiştirmeyi deneyebilir. Araştırma sonuçları göstermiştir ki; sadece çocukların iyiliği için bir arada kalmanın çok nadir işe yaradığıdır. Bazen, birarada kalmak, çocuklara, anlaşamayan eşlerin boşanmasından daha çok zarar verebilmektedir. Kasıtlı sessiz kalmalardan, sürekli bağrış çağrışlardan, fiziksel şiddet göstermeye kadar çeşitli anlaşmazlık tezahürlerine şahit olmuş çocuklar, boşanmış aile çocuklarından daha uyumsuzdur. Kısacası, bazen, bir evlilik sorununu çözmenin tek yolu evliliği sona erdirmek olabilir.

Günümüzde evliliklerin sona ermesi sık rastlanır bir olay olduğu için, bir çok çocuk- çok küçük olanlar hariç- boşanma kelimesini bilmektedirler. Eğer evliliğiniz bir süredir gergin ve mutsuzsa, çocuklarınızın birşeylerin yolunda gitmediğinin farkında olmaları büyük bir olasılıktır. Kavganın-özellikle fiziksel şiddet ve alkolizm- bol olduğu ailelerde, çocuklar farkında olmadan, anne babalarının ruhsal durumlarını okumayı öğrenirler. Kızgın ya da mutsuz bir ebeveyne yaklaşmak için en doğru zamanı çeşitli ayrıntılardan yola çıkarak bulabilirler. Aynı şekilde ne zaman ortada olmamaları gerektiğini de bilirler. Boşanma hakkında az çok bir şeyler bilmek ve sürekli anne-babanın kavgasına tanık olmak bile birçok çocuğu anne babasının ayrılıyor ya da boşanıyor olduğu haberine hazırlamaz. Olay patladığı zaman, ki bu çoğu kez anne ya da babanın evden ayrılması ile kanıtlanır, bir çok çocuk gerçekten sarsılır. Eğer çocuk anne ve babasının kavgalarından uzak tutulmuşsa daha da büyük bir şok yaşar. İstismar eden biri bile olsa, bir ebeveynden ayrı olmak çocukları dehşete düşürür. Çocuğun aileyi terk etmiş olan ebeveyni özlemesi doğaldır. Ebeveynin ayrılmış olması çocukların bağlılık duygularını yok etmez.

Amato ve Keith (1991) boşanmış ailelerin çocuklarıyla ilgili yapılan 92 çalışmanın *analizini yapmışlardır. Boşanma sırasında çocuğun yaşının, çocuğun p¤¤¤olojik ve sosyal uyum ve anne-baba ile ilişkilerine üzerine en anlamlı etki eden faktör olduğunu saptamışlardır. Her çocuğun gelişim hızı aynı olmasa da, aynı yaş grubundaki çocuklar benzer özellikler taşır. Ailenin dağılması, aynı yetişkinlerde olduğu gibi, çocuklarda da bir çok değişik duygusal tepkiye yol açar. Çocuklar bu duyguları ilerideki yaşamlarının çeşitli aşamalarında tekrar tekrar yaşayabilirler. İçinde bulundukları yaşa göre bazı duygular öne çıkar, diğerleri geri planda kalıp ilerki yaşlarda tekrar yoğunluk kazanır.

Sevilen Ebeveynin Kaybına Tepkiler

Disforik tepkiler
Diğer bakımvericiye tepkiler
Dışa vuran Tepkiler

Acı ve umutsuzluk Kendini rahatlatma Bağımlılık Kayıp korkusu Kızgınlık Huzursuzluk
Bebeklik Kederli, ağlayan, yasta, apati Parmak emme, oyuncaklarına sarılma Yapışkanlık Ayrılık kaygısı Ayrımsız öfke Ajitasyon
Okul öncesi Ağlama (fakat azalmış), üzüntü, çekilme Masturbasyon Yapışkanlık, bakım görme arzusu Ayrılık kaygısı Oyunlarda kızgınlık ve öfkenin dışa vurması Ajitasyon
Orta Çocukluk Ağlama, üzüntü Yapışkanlık, mızmızlanma, bebeksi konuşma, bağımsızlık Okul fobisi İtaatsizlik, okuldan kaçma, suç işleme Huzursuzluk, okul başarısında azalma
Ergenlik Gözü yaşlılık, üzüntü, bitkinlik Okul fobisi Asilik, kavgacılık, kabalık, ilaç kötüye kullanımı, içki kullanma, evden kaçma, seksüel aktlar Huzursuzluk, okul başarısında azalma


Okul öncesi yaşlar

Okul öncesi çocukların ebeveyn boşanmasına tepkileri

Regresyon
Emosyonel gereksinimlerde artma
Bağımlılık, Clinging (yapışkanlık, yetişkinin eteklerinin dibinden ayrılmama)
Artmış Agresyon
Korku, üzüntü, kızgınlık olarak gözlenebilmektedir.

Klinik çalışmalarda genel olarak okul öncesi dönemdeki çocukların akut yas dönemimi yaşantılarının benzer olduğu belirtilmektedir.

Gelişimsel evreye bağlı olarak 3 özgün faktör zedelenebilirliği (vulnerability) belirlediğine işaret edilmektedir (Roseby, 1985):

Cinsiyet (Gender): Bir çok bildiride okul öncesi erkeklerin, kızlara oranla daha fazla gelişimsel bozuklar gösterdiği ve bu problemlerin daha uzun sürdüğü gösterilmiştir (Emery 1982, Hetherington ve ark 1978, 1979, Hodges ve Bloom 1984, Kurdek ve Berg 1983, Wellerstein ve Kelly 1980b). Cinsiyetler arası fark olmadığını bildiren çalışmalarda vardır (Pett 1982, Reinhard 1977). Boşanmalarda sıklıkla evi baba terk etmekte, p¤¤¤analitik çerçeveden erkek çocuğun neden daha sık etkilendiği bu açıdan izah getirilebilmektedir. Okul öncesi çocukların boşanma sonrası babanın yokluğunda erkekliği telafi (compensatory masculinity), egosentrik düşünce ve ödipal korkularla izah edilmektedir (Roseby, 1985).
Boşanma öncesi evde yaşanan Stres: Boşanma öncesi yaşanan olayların niteliği önemlidir. Eğer boşanma öncesi şiddet ve çatışmalar yoğun yaşanmış ise çocuklar bozuklukları daha şiddetli yaşamakta ve uzun süreli etkilere daha yatkın olmaktadırlar (Wallerstein & Kelly 1974)
Ebeveynlik işlevlerinin yeterli gösterilmemesi (Lack of adequate parenting): Bu durum çocukların güven ve otonomi duygusunu olumsuz olarak etkilemektedir (Wertman 1972).
Kısa Dönemdeki (Akut ) Etkiler

Okul öncesi çocukların bilişsel, gelişimsel sınırlılıkları ve duygusal immaturiteleri sebebiyle, boşanmaya tepkileri abartılı olmaktadır. Wallersteib ve Kelly (1980b) okul öncesi çocukların boşanmanın akut dönemdeki kriz etkilerine oldukça duyarlı olduklarına dikkat çekmişlerdir. Bu semptomlar bu yaş çocuklarının olaylara immatur yaklaşımları, fantazi ile gerçeği ayırt etmede güçlükleri, bakım ve korunma için anne-babaya muhtaç ve bağımlı oluşlarının farkında oluşlarıyla ilişkilidir. Erkekler babanın gidişini kızlara oranla daha az tolere etmektedirler. Bu çalışmada ayrılık sonrasında 1 yıl sonra yapılan değerlendirmede bu çocukların çoğunda; regresyon, agresyon ve korkunun kaybolduğu gözlenmiştir. Eğer bu bulgular devam ediyorsa, bu durum boşanmanın kendisinden başka faktörlere bağlıydı. Bunlar: devam eden ebeveyn çatışması ve yetersiz anne-baba işlevlerinin olmasıydı. Bu durum çalışmadaki 34 çocuğun yarısında gözlenmekteydi. Bu durum ; çok küçük çocuklarda boşanma kararı ve erken yas evresinde kriz tepkilerinin normal olabileceğini düşündürmektedir. Wallerstein ve Kelly: ebeveyn çocuk ilişkisinin kalitesinin boşanmayı takiben ilk yılda küçük çocuğun durumla başa çıkabilmesinin en önemli belirleyicisi olduğu sonucuna vardılar.

Davranışsal Tepkiler

Regresyon
Artmış Agresyon

Klinik çalışmalarda okul öncesi çocukların çoğunun, anne ve babasının ayrılmasına ve boşanmasına, gelişimlerinde tamamladıkları bir aşamaya geri dönerek tepki gösterir. Bu kısa vadede (bir kaç ay) normal sayılabilir. Çocuklara zor durumlardan kaçarak, kontrolü elinde tuttukları, zihinsel olarak emin ve rahatlatıcı bir yere sığınma imkanı verir. Bu davranışların 1 yıl sonrasında iyileşmeye başladığı belirtilmektedir (Hetherington ve ark 1978).

Tipik gerileme davranışları parmak emme, yatağı ıslatma, tutturmalar, anne ve babaya vurma, anne babaya aşırı düşkünlük gösterme ve eskiden sevilen bir oyuncuğa yada nesneye tekrar bağlanmaktır.

Çocuklar, anne ve babalarının evliliğinin sona ermesine duydukları öfkeyi, yaşlarına, kişilik özelliklerine ve ailenin durumuna göre değişen şekillerde ifade ederler. Çoğu çocuk, özellikle erkek çocuklar sık sık kavga ederek, anne ve babaya, öğretmenlerine ve onlarla ilgilenen diğer kişilere bağırarak ve kırıp dökerek öfkelerini açığa vurular. Kalter ve Rembars’ın çalışmalarında (1981): bu yaş grubu için agresyonu diğer yaş gruplarına göre düşük bulmuştur. Wallerstein ve Kelly (1975) Odipal dönemdeki okul öncesi çocukların daha agresif ve bağımlılık gösterdiklerini belirtmektedir.

Duygusal Tepkiler

Wallerstein ve Kelly (1975) boşanma veya ayrılma kararını açıklandığı erken yas evresindeki 2.5-6 yaş arasındaki küçük çocukların emosyonel tepkileri başlıca:

Korku, anksiyete ve üzüntü
İrritabilite
Akut seperasyon anksiyetesi
Uyku Problemleri
Bilişsel konfüzyon
Otoerotik aktiviteler (masturbasyon)

Bütün çocuklar anne ve babalarının ayrılmasından ve ailenin dağılmasından sonra korkuya kapılırlar. Okul öncesi çocukları daha çok, birlikte yaşadıkları evde kalan ebeveyninde kendini terk edip gitmesinden, giden ebeveyn tarafından eskisi kadar sevilmemekten, yiyecek ya da yatacak yer bulamamaktan korkarlar. Bu korkularını ağlamak, ebeveynden başka kimse ile kalmayı reddetmek veya ebeveyni göz önünden ayırmamak şeklinde ortaya çıkar.

Bu dönemde çocuklar yaşadıklarına bir anlam verebilmek için fantazilere ve masallardaki büyülü olaylara sığınabilirler. Doğadaki olayların merkezinin kendileri olduklarını inandıkları için ebeveynin gidişinin kendisinin suçu olduğunu düşünürler. Hayallerinde, anne babanın hiç ayrılmadığını kurar, reddedilme ve kaybetme duyguları ile başa çıkabilmek için türlü şeyler uydururlar.

Çocuklar anne babanın ayrılma kararı konusunda söz hakkına sahip değillerdir. Ancak suçluluk duygusu bu konuda onların da rolü olduğu düşüncesine yol açar. Bu duygunun nedeni kendilerinin dünyanın merkezi olduklarına inanmaları ve bu yüzden her şeyin nedeninin kendileri olduğunu düşünmeleridir. Eğer daha uslu olsalardı, okulda daha iyi notlar alsalardı, gizlice babalarının gitmelerini istemeselerdi, annelerine geçen gece karşı gelmeselerdi vb. gibi nedenlerle her şeye kendilerinin sebep olduğunu düşünürler. Hatta durumu düzeltmenin de kendilerine bağlı olduğuna inanırlar.

Anne ve babanın boşanmasının üzerinden yıllar geçse de, hatta onlar ikinci kez evlenmiş olsalar bile bir çok çocuk hala onları bir araya getirme hayalleri kurar, bazen anne ve babalar çocuklarına yanlış sinyaller vererek, onların boş yere umutlanmasına yol açarlar.

Okul öncesi yaşlardaki çocukların çoğu cansız nesneleri insan gibi düşünür ve anne ve babanın onları her türlü şeyden koruyabileceğine inanır. Dolayısıyla en büyük korkuları, onları koruyan bu kişileri kaybetmektir. Bir ebeveynin evden ayrılması bu korkunun gerçeğe dönüşmesidir. Bir ebeveyn gittiğine göre, diğeri de her an gidebilir diye düşünürler. Zaman ve mesafe kavramları tam olarak gelişmemiş olduğu için, onlara göre, bir ebeveynin her sabah işe gitmesi ile başka bir şehirde yaşaması arasında bir fark yoktur. Ayrıca aynı örneklem grubundaki daha büyük çocuklarına oranla daha akut ve büyük tepkiler gösterdiklerine işaret etmişlerdir. Okul öncesi erkek çocukların, aynı yaş grubu kız çocuklarına oranla boşanmadan daha fazla etkilendikleri ifade edilmektedir. Okul öncesi çocuklarda boşanmanın akut etkileri bir yıllık sürede genellikle düzelmektedir.

Uzun Dönemdeki Etkiler (Long-term Effects)

Wallerstein (1984), erken dönemdeki bulguların aksine, 10 yıllık takip çalışmalarında: küçük çocukların daha büyük çocuklara oranla anlamlı derecede daha az emosyonel problem yaşadıklarını saptamıştır. Araştırmacı bunu o dönemde yaşananları küçük çocukların anımsayamamaları ile ilişkili olarak değerlendirmiştir.

Erkek çocukların Cinsiyet Özdeşimi

Yapılan ilk çalışmalarda (Biller 1970, Westman 1970): cinsiyet özdeşimi ve bozulmuş güven ve otonomiyi araştırmak amacıyla araştırmalar yapmışlar. P¤¤¤oseksüel gelişimin odipal evresinde boşanma yaşayan erkek çocukların, 3 yaş öncesi ebeveyn boşanması yaşayan erkek çocuklara oranla daha fazla agresif davranışlar gösterdiklerini saptamışlardır.

Santrock (1970) yaptığı çalışmada 0-2yaş, 3-5 yaş ve 6-9 yaşlarında boşanma veya ayrılık yaşamış 11 yaşındaki çocukları çalışmasına almış: erken yaşlarda boşanma yaşayan çocukların daha düşük derecede agresyon gösterdiklerini bildirmiştir.

P¤¤¤oanalitik alnda çalışan araştırmacılar ve klinisyenler baba-yokluğu çalışmalarında tipik olarak altını çizdikleri; ödipal evrede artmış agresyonu erkekliği telafi ile açıklamaktadırlar (Gardner 1977).

Kızların Cinsiyet Davranışı

Kalter ve Rembar (1981) 3-5 yaşlarında ebeveyn ayrılığı veya boşanmış ergen kızlarla yaptıkları çalışmada; bu kızların arkadaşlarına karşı daha fazla agresyon gösterdiklerini, aynı yaş grubundaki erkeklere oranla daha fazla akademik problemler yaşadığı gözlenmiştir. Araştırmacılar: bu kızların ödipal dönemde yaşadıkları boşanmaya karşı öfkeyi internalize ederek puberteye kadar taşıdıklarını ileri sürmektedirler.

Hetherington (1972): 13-17 yaşında intakt, dul ve boşanmış aile kızlarıyla yaptığı çalışmada: boşanmış ailelerdeki kız çocuklarının dul ailesi kız çocuklarına oranla daha fazla heteroseksüel patern ve düşük benlik sayısı saptamıştır. 5 yaşından önce ebeveyn boşanması yaşamış kızlar, 5 yaşından sonra ebeveyn boşanması yaşayan kızlara oranla; daha fazla erkeklerle uygunsuz ilişkiye girdikleri, daha fazla baştan çıkarıcı davrandıkları, daha erken ve daha sık flörte ve cinsel ilişkiye başladıkları görülmüştür. Baba yokluğu açısından bakıldığında Hetherington kızların ödipal dönemde bir erkek ebeveyni kaybının etkilerini ergenlik döneminde gösterdiklerini ileri sürmüştür. Baba yokluğu, kızların erkeklerle etkileşimlerini etkişlediğini iddia etmiştir.

Davranışsal ve akademik etkiler

Kalter ve Rembar (1981) ‘e göre anne-baba ayrılığını ödipal dönemde yaşamış, anlamlı derecede daha yüksek derecede okul davranış problemleri yaşadıklarını bulmuştur. Araştırmacılar ödipal dönemde ayrılık ve ya boşanma yaşayan erkek çocukların agresyonlarını latans döneme taşıdıklarını ileri sürmektedirler.

Blachcberd ve Biller (1977): baba yokluğu yaşayan erkek çocukların okul başarılarını araştırmasında: 5 yaş öncesi ebeveyn boşanması yaşayan latans yaşı erkek çocukların anlamlı derecede daha sık okul başarısızlığı yaşadıklarını saptamıştır.

Çoğu baba sevgi doludur ve çocuklarının hayatında olumlu bir rol oynar. Babalar evden ayrıldıkları zaman çocuklarını her karşılarında görebilecekleri güçlü erkek modelinden mahrum etmiş olurlar. Dahası erkek çocuklar sorumluluk, başarı, babalık, diğer insanlarla geçinmek, karşı cinsle ilişki kurmak ve saldırgan huylarını kontrol etmek gibi konularda uygun erkek davranışlarını öğrenmek için belki de hayatlarının en güvenilir öğretmenini kaybetmiş olurlar.

Babasız evlerde büyüyen erkek çocukların daha az rekabetçi, sporla daha az ilgili, başkalarına bağımlı ve daha saldırgan oldukları araştırmalarda saptanmıştır. Okulda da başarısız olmaları ve otoriteye başkaldırmaları olasıdır. Eğer baba, erkek çocuk okul öncesi dönemdeyken ayrılırsa, çocuğun cinsel kimliği konusunda da aklı karışır.

Babasız büyüyen kız çocuklar ise karşı cinsle ilişki kurmakta zorlanırlar. Bazıları yaşlarına göre çok uyanmıştır. Bunun nedeni, babaları ile olması beklendiği gibi cinsellik dışı yollarla bir erkeğin ilgisini çekme egsersizleri yapma fırsatı bulamamış olmalarıdır. Yaşça küçük kızlar hayallerinde bir baba yaratıp, onunla kendilerini avutur ve gerçeğin soğuk yüzünden kaçarlar. Babaları tarafından ihmal edilen kız çocukların, mutluluğu, erkekleri mutlu etmekle ölçmeleri çok üzücüdür.

Araştırma sonuçları çatışmalar sonucu yıpranmış bir ailede yaşayan çocukların, boşanmış ailelere oranla daha fazla problemler yaşadığıdır. 1965-1979 arasında boşanma oranları hızlı artış göstermiştir. 1970’in sonlarında veya 80’lerin başında doğan %40-50 arası çocuk boşanma deneyimi yaşayacakları tahmin edilmektedir ve bunlar yaklaşık 5 yıl boyunca tek ebeveyn evlerde yaşayacaklardır. Boşanmış annelerin %75’i , babaların %80’i tekrar evleneceğinden, ikinci bir boşanma riski de artmaktadır (Hetherington, 1989).

Sonuçta çocuklar bir geçiş gösterirler: orijinal aileden tek ebeveynli aileye, genellikle anne ile, eğer yeni bir evlilik olursa yeni aileye ve yeni ebeveyne ve sıklıkla yeni kardeşlere uyum sağlamakla yüz yüze kalır.

Boşanmada annenin velayetindeki erkek çocukta özel sorunlar oluşmuştur. Tersine, tekrar evlenme ergenlik öncesi kızlar için özel problemler doğurmuştur. Tekrar evlenmeyi takiben ikinci yılda, anne ile kız çocuğu rasındaki çatışmalar yüksekti. Tekrar evlenmenin olduğu kızlarda, intakt ve evlenme olmayan boşanmış aile kızlara oranla daha fazla talepkar, daha hostil, ve baskı altında ve daha az sevecen oluyorlardı. Davranışları zamanla iyileşirken, aileleriyle aralarındaki zıtlaşma ve distruptif davranışlar devam ediyordu.

Üvey babaya yakınlaşma ilişkilerinde problemler özellikle kız çocuklarında yaşanıyordu. Bunun birinci sebebi boşanmanın fırtınalı döneminde anne-kız arasında oluşan olumlu ilişkinin yeniden evlenme ile bozulması olabilir. Boşanma sonrasında anneler kızlarına daha fazla bağımsızlık, otorite, ve karar verme sorumluluğu veriyorlar (boşanma öncesi yaşantıya oranla). Bu sonuçta eşitlikçi ve ortak destek ilişkisine dönüşüyor (en azından ergenlik öncesi kızlarda). Sonuçta; ergenlik öncesi kızlar, annelerinin yeniden evlenmesine gücenebilmekte ve üvey baba onun bu ilişkisi için tehdit oluşturabilmektedir. Üvey baba üvey kızını kontrol altında tutmak için iyi ebeveyn olmak yerine, yoğun duygusal katılıktan kaçınan nazik yabancı rolü alabilir. Küçük ve daha büyük çocuklar üvey babayı sonuçta sıcaklıkla kabullenirler fakat 9-15 yaşlarındakiler direnç göstermeye devam ederler çünkü bağımsızlıkları için mücadele etmek sebebiyle, çünkü güçlü seksüel arzuları nedeniyle biyolojik olmayan babayı tehdit olarak görmelerinden dolayıdır.

Hetherington (1989) yeniden evlenmenin sıkıntılı dönemlerinde kardeşlerin olmasının tampon ya da destekleyici olup olmayacağını sorgulamıştır. Yeniden evlenmiş ailelerin çocuklarında ambivalans, hostil, düşmancıl ilişkiler boşanmamış ailelere göre daha sıktır. Daha da ötesi kardeş kıskançlığı, agresyon ve alaka kurmama, antisosyal davranışların artmasında önemli rol oynar. Bu tarz erkeklerde kızlara oranla daha sıktır. Kardeş ilişkileri zamanla iyileşirken, yinede boşanmış yeniden evlenmiş grupta diğer iki grupa oranla (intakt, boşanmış yeniden evlenmemiş) daha fazla bozukluk kalır.

EBEVEYN BOŞANMASI VE ÇOCUĞU TEPKİSİ

Latans Yaşı Çocuklar

Gelişimin latans döneminde sosyal farkındalık ve kendini farkındalık önemli ölçüde artar. Erken latans döneminde boşanmayı yaşayan çocuklar kızgınlıklarının farkına varabilirler fakat sadakat ve korku hisleriyle bunları göstermede başarısız olabilirler. Yani sadakat ve kızgınlık (anger and loyalty) arasında çatışma yaşar. Latans yaşı çocuğu giden ebeveyni kendini reddi gibi algılayabilir. Latans yaşı aile dinamiklerine aktif olarak katılır. Hess ve Camara (1979) ve Coeper ve ark (1983) : bu çocukların düşük benlik saygısı, depresyon, bozulmuş davranış ve okul başarısızlığı, izlosyon göstermeye daha yatkın olduğunu belirtmektedirler.

Okul öncesi çocuklardaki gibi kızlar erkeklere oranla daha fazla davranış problemleri gösterirler. Baba ayrılığı olan latans çağı erkek çocukları, cinsiyet özdeşiminde bozukluklara yatkındır.

Kısa Dönemdeki Tepkiler

Davranışsal Tepkiler

Bir kaç çalışmada latans dönemi populasyonda; erkeklerin (tıpkı okul öncesi çocuklar gibi) kızlara oranla daha fazla kızgınlık ve stres gösterdiklerini tanımlamıştır. Çoğu erkek çocuk kızgınlıklarını; öğretmenleri ve arkadaşları üzerine kaydırabilmektedir. Bazı çocuklar ise direkt ve açık olarak “babanın ayrılıp gitmesinden” annelerini suçlamaktadır. Santrock yaptığı çalışmada (1979) latans dönemi erkek çocuklar; okul öncesi çocuklara oranla boşanma sonrası daha fazla agresyon göstermektedir. Bu agresyonları aile dışındaki kişilere de kayabilmektedir.

Hess ve Camara; boşanmanın kendisinden ziyade aile çatışmalarının agresyon seviyesini daha güvenilir yordadığını saptamıştır. Wallerstein ve Kelly (1980b): erkeklerin kızlara oranla daha fazla agresyon gösterdiklerini bulmuştur.

Emosyonel Tepkiler

6-8 yaşındaki çocuklar fantazi veya inkar ile üzüntü ve yaslarını geçiremezler (Wallerstein & Kelly 1980b). Regresyon gözlenebilir. Agresyon genellikle velayet üzerinde olan anneye yönelir. Diğer ebeveyn aktif olarak yardımcı olmasa bile tipik olarak çocuklar ikisini de sadık kalır.

Sonuç olarak: hem okul başarısında hem de arkadaş ilişkilerinde azalma; geç latans dönemi çocukların yarısında gözlenir. 1 yıl içinde bu problemlerin çoğu düzelir.

Aile ilişkileri

Wallerstein ve Kelly (1980b) ve Adams (1982): boşanma ve ayrılık yaşayan ergenlerin aile ilişkileri dışında tipik olarak destek ararlar. Bu ergenlerin gelişimsel olarak bireyselleşmeye hazırlanmasıyla ilişkilidir. Buna karşın latans yaşı çocukları gelişimsel olarak aileden bireyselleşmeye hazır değildir ve bu nedenle destek arayışı aile ile sınırlıdır. Bu nedenle aileyi barıştırma gayretleri içinde olabilirler.

Okul başarısı

Hetherington, Camara ve Fatherman (1981); ebeveyn yokluğu ve akademik başarının araştırıldığı 58 çalışmayı analizlerinde; tek ebeveynli ailelerin çocuklarının daha düşük notlar aldıklarını bildirmektedirler. Babanın elvirişli olduğu durumlarda erkek çocukların notlarının daha iyi olduğu saptanmıştır. Şunu akılda tutmak önemlidir: Babanın olmadığı evde, anne otoriteyi güç kullanarak erkek çocuğun agresyonunun bastırmaya çalıştığı belirtilmektedir (Hetherington ve ark.1978).

Uzun Dönem Etkileri

Wallerstein ve Kelly (1980b): 5 yıllık takip ettikleri: 9-12 yaş erkek çocuklarında yaptığı araştırmada boşanma kararı veya erken yas evresinde kızgınlık yaşayan grubun, kızgınlığının daha da arttığını belirtmektedir. Bunların davranım bozukluğu belirtileri ; öfke patlamaları, anne-babaya karşı gelme, suç işleme, okul başarısızlığı ve okuldan kaçma gibi sorunları daha sık gösterdiği yolundaydı. Karar aşamasında yoğun kızgınlık yaşamış grup en fazla acting-out yaşıyordu. Akut evrede anne-babalarını suçluyor, arasıra kendilerini ailelerinden yalıtıyor, geri çekiyorlardı.

Walter ve Ramber (1981): latans döneminde boşanmayı yaşamış erkek çocukların ergenlik döneminde okul başarısızlığı ev okuldan kaçma olaylarını sık yaşadıkları, oysa bu dönemdeki kızların okul problemleri az gösterdikleri yolundaydı. Kurdek ve Berg (1983): latans döneminde boşanma yaşamış çocukları 10 yıllık takiplerinde, kızların erkeklere oranla anlamlı derecede daha iyi uyum sağladığını belirlemiştir. Kızlar erkeklere oranla boşanmayı daha kabullenici oluyor, babayla temasın kaybına daha az olumsuz tepki gösteriyorlardı. Uyum sağlamanın boşanan eşler arasındaki çatışmanın derecesi ile ilişkili olduğunu saptamışlardır.

Hetherington (1972): okul öncesi ve latans döneminde boşanmayı yaşamış kızları ergenlik dönemlerinde değerlendirmiş: okul öncesi yıllarda boşanmayı yaşamış kızlarda heteroseksüel davranışları daha ciddi bulmuştur (erkeklerle etkileşimde artmış anksiyete ve baştan çıkarıcılık). Kızgınlığı ergenliğe taşınmış kızların bir grubunda; artmış cinsel aktivite ve rastğele cinsel ilişkiye girme oranı fazlaydı.

ERGENLER

Sağlıklı, bütünleşmiş kimliğin gelişmesi için aileye bağımlılığın yavaş yavaş azalması gereklidir. Kazanılacak otonomi ergen-ebeveyn ilişkisinin natürüne bağlıdır. Ergenlerde otonomi 3 alanda gelişir: emosyonlar, davranışlar ve değerler (values) (Douvan &Adelson, 1966). Emosyonel otonomi; bireyin yakınlaşma ve sevgi hislerini ev dışındaki birileriyle de doyurmaya başlamasıyla başlar. Davranışsal otonomi, kişisel davranışları hakkında karar verme sorumluluğunu alır. Değerlerin otonomisinde; yanlış ve doğruyu algılama ve yaşam stilini belirlemeye başlar. Otonomi için mücadele hem ergen hem aileler için zor anlardır. Otonominin başarılı olarak gerçekleştirilmesi boşanmış aile ergenlerinde zor olabilir. ABD’de 10-18 yaşında 14 milyon ergen tek ebeveynle yaşamaktadır (1983, Select Commitie on childen). ABD’de her 4 çocuktan biri tek ebeveyn ile yaşarken; 16 yaşına ulaştıklarında beyazların 1/3’ü, siyahların 2/3’ü boşanma nedeniyle yaşamlarının bir döneminde tek ebevyn ile yaşamak zorunda kalmıştır (Bumpass &Rindfuss 1979).

Kısa Dönemdeki Etkiler

Davranışsal Tepkiler

Peterson yaptığı çalışmada (1982): babası yok olan erkeklerin, intakt ailelere oranla daha geleneksel erkeklik sergilediklerini belirledi. Santrock (1977) boşanmış ailelerdeki 10-12 yaşındaki subjelerde; intakt ailelere oranla anlamlı derecede daha maskuline, itaatsiz, agresif ve riskli davranışlarda bulunduklarıydı.

Wallerstein & Kelly (1980b) ve Schwartzberg (1980) ergenlerde yaptıkları çalışmalarda ebveyn boşanmasına iki farklı yolla tepki gösteriyorlardı. Birinci grup regresif davranışlar gösteriyor, kendinden daha küçük çocuklarla zaman geçiriyorlardı. Okul başadevamı ve başarısında düşmeler, zihinleriyle bu konuyla aşırı meşgul etmeleriyle ilişkiliydi. İkinci grup: Bağımlılık gereksinimlerini transfer ediyor, hazır olmasalar bile bağımsız olmaya çalışıyorlardı. Bunun sonucu erkelerde antisosyal davranış ve suça yönelik davranışlar gelişiyordu. Kızlarda ise arkadaşlarına bağımlılık ve cinsel ilişkiye erken gibi davranışlar sergileniyordu.

Ebeveyn boşanmasının ergen kızların seksüel davranışlarına etki ettiğini bildiren başka çalışmalarda vardır (Hainline & Feig 1978, Hetherington ve ark 1979a): Bu kızların flörte daha erken başladıkları, daha fazla cinsel aktivitede bulundukları, erken yaşta evlendikleri ve büyük olasılıkla evlilik öncesi gebe kaldıklarıydı.

Emosyonel Tepkiler

Araştırma ve klinik bildiriler: ebeveyn boşanmasına ergenlerin ciddi emosyonel tepkiler gösterdiklerine işaret etmktedirler. Wallerstein ve Kelly’nin (1980b): 21 kişilik ergen grubunda, çoğunu karar aşamasında kızgınlık ve yas yaşadıklarını belirtmektedir. Bunların 1/3’ü kendini ailelerinden duygusal olarak yalıtarak tepki göstermişlerdir. Bu ergenler ailelerinden erken ayrılmaya meyilli olmaktadır.

Bazı ergenler stratejik olarak aileden kendisini çekmekte, böylece daha az kızgınlık duymakta ve çabuk uyum sağlamaktadırlar.

Okul Davranışları ve Başarısı

Bir çok çalışmada boşanmış ailelerdeki ergenlerin daha düşük akademik ve bilişsel performans gösterdiklerini saptamıştır (Allison &Furstenberg 1989, Rosenthal & Hansen 1980). Tek ebeveynli evlerde denetim ek¤¤¤liği nedeniyle, okula gitmeme ve kaçma davranışları artmaktadır (Brown 1980).

Uzun Dönemdeki Etkileri

Boşanmanın Kuşaklar Arası Geçişi

Bir kaç çalışmada ebeveynleri boşanmış ailelerin bireylerin evliliklerinin boşanma ile sonuçlanma olasılığı daha yüksektir (Ganog, Coleman & Brown 1981).

BOŞANMANIN ÇOCUKLAR ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

Beş ve sekiz yaş arası

Çocuklar beş yaşına geldiklerinde duygularını ve saldırganlık gibi bazı dürtülerini kısmen de olsa kontrol edebilmeyi öğrenmiş olurlar. Kişilikleri yavaş yavaş yerine oturmaya başladığı için dünyaya ve çevrelerine büyük ilgi duyarlar. Bu kritik döneme gelen anne baba ayrılığı ya da boşanma, çocukların sağlıklı gelişimine sekte vurabilir. Hala sınırlı anlama kapasitelerine rağmen boşanmanın ne anlama geldiğini düşünebilirler ve evden ayrılan ebeveynin fiziksel boşluğunu kuvvetle hissederler. "Bana kim bakacak? Bana ne olacak?" gibi sorulara somut cevaplar isterler ve anne ve babalarını barıştırmak için çeşitli yollar denerler. Her ikisine de derinden bağlılık duyarlar.

Dokuz ve On iki yaşlar arası

Bu yaş grubundaki çocuklar genellikle, anne babanın ayrılmasını ya da boşanmasını daha iyi kabullenirler, ancak yaşamlarına yansıyan sonuçları nedeniyle onlara öfke duyabilirler. Yinede ayrılan ebeveyne özlem duyarlar. Eğer bu ebeveynin cinsiyeti, kendi cinsiyetleri ile aynı ise bu özlem daha da şiddetlidir. Eski eşine öfke duyan anne ve babalar da bu yaş grubundaki çocuklarına daha çok içlerini dökerler. Bu yanlıştır.

Bu yaşlardaki çocuklar için rol modelleri önemlidir. Anne ve babalarını, akrabalarını, arkadaşlarını, öğretmenlerini ve onların gözünde değeri olan diğer insanları izleyerek paylaşma, liderlik, arkadaşlık kurma ve olaylara olumlu yaklaşma gibi becerilerini geliştirirler.

Çocuklarınızın boşanmanıza uyum sağlamalarına yardım etmek için atacağınız ilk adım yapmanız gereken şeylerin bilincine varmaktır:

Ailenizin kendine özgü koşulları içerisinde ayrı yaşama ve boşanmanın ne anlama geldiğini çocuklarınızın anlamalarını sağlamak.
Çocuklarınıza, yaşlarına uygun biçimde, boşanmanın onları nasıl etkileyeceğini somutu ifadelerle açıklamak
Çocuklarınızı her zaman sevileceklerine ve en iyi şekilde bakılacaklarına inandırmak ve bu yönde davranmak.
Çocuklarınızı diğer ebeveyn ile mutlu ve sıcak bir ilişki sürdürmek için cesaretlendirmek ve bunun için elinizden geleni yapmak
Eski eşinizle ilişkiyi mümkün olduğu kadar sorunsuz sürdürmek. Bu mümkün değilse, sorunları çocuklara yansıtmamak.
Çocuklarla ilgili konularda eski eşinizle işbirliği yapmak.
Çocuklarınızın sizin için yeri doldurulamaz ve değerli varlıklar olduğunu hissetmelerini sağlamak.
Hayatlarındaki başka insanlardan ve uzmanlardan yardım ve rehberlik istemeleri için çocuklarınıza yardım etmek.


alıntı