*
Kayseri Engelliler Derneği Telefon 0533 392 33 88

Kayseri Engelliler Derneği Telefon 0533 392 33 88

Gönderen Konu: Çocukluk Çağı Lösemileri İçin Hastalığa Genel Bakış  (Okunma sayısı 1345 defa)

Çevrimdışı melleseferi

  • Yönetici
  • Kahraman Üye
  • *****
  • İleti: 5485
Çocukluk Çağı Lösemileri İçin Hastalığa Genel Bakış



Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Neşe AKCAN, kan ve kemik iliği dokusunda bulunan, kan yapımından sorumlu hücrelerin kanserleşmesi yani kontrolsüz çoğalması sonucunda ortaya çıkan ve bir tür kan hastalığı olan lösemi diğer adı ‘’Kan Kanseri” ile ilgili açıklamalarda bulundu. kanserleşen ilik hücrelerinin sağlıklı kan üretemedikleri gibi, kemik iliğini istila ederek, sağlıklı kan üretebilecek hücrelere de yer bırakmadığını ifade eden Yrd. Doç. Dr. Neşe AKCAN, löseminin, çoğunlukla beyaz kan hücrelerinin kanseri olduğunu, nadiren diğer kan hücrelerinin kontrolsüz çoğalması ile de oluşabildiğini belirtti.

Löseminin, tüm çocukluk yaş grubu kanserlerinin % 25-30’unu oluşturarak, çocuk yaş grubu kanserlerinin ilk sırasında yer aldığını ve en sık 2-5 yaşlarında görüldüğünü ifade eden Yrd. Doç. Dr. Neşe AKCAN, klinik seyrine göre kabaca akut ve kronik olmak üzere iki gruba ayrılabileceğini ayrıca çocukluk çağı lösemilerinin % 97’sini akut yani hızlı gelişen lösemilerin oluşturduğunu söyledi.

Çocukluk Çağı Lösemileri için Risk Faktörleri

Çocukluk çağı lösemileri için risk faktörleri, genetik faktörler, yaşam tarzı ilişkili risk faktörleri, çevresel risk faktörleri ve ispatlanmamış çelişkili risk faktörleri olmak üzere dört ana başlıkta ele alınabilir. Kalıtımsal sendromlar (Down Sendromu, Li-Fraumeni Sendromu vs.), kalıtsal immun sistem bozuklukları (Ataksi-telanjiektazi, Wiskott-Aldrich sendromu, Bloom sendromu vs.) ve lösemili kardeşe sahip olma ( risk 2-4 kat artar ) genetik faktörler arasında yer alırken, kesin olmamakla birlikte, bazı çalışmalar, yaşam tarzı ilişkili risk faktörü olarak, gebelik döneminde alınan alkol ile çocukluk çağı lösemileri arasında bir ilişki olduğunu göstermektedir. Çevresel risk faktörleri arasında ise radyasyon, başka bir kanser için kemoterapi görmüş olmak, kimyasallar (benzen, pestisitler vs) ve immunsupresyon tedavisi almak (ör: organ transplantasyonu olanlar) yer almaktadır. Elektromanyetik ya da güç santrallerine yakın oturmak, erken yaşta geçirilen enfeksiyonlar, doğumda anne yaşı, babanın sigara içmesi, babanın kimyasal çözücülerle ilgili bir işte çalışması, yer altı sularının kimyasallar ile teması ve fetal dönemde maruz kalınan bazı endokrin bozucular (Dietilstilbestrolvs) da ispatlanmamış çelişkili risk faktörlerini oluşturmaktadır.

Erişkin çağdaki kanserlerden farklı olarak, çevresel faktörler daha az olduğundan, çoğu vakada lösemileri önlemeye çalışmanın pek mümkün olmadığını da ifade eden Yrd. Doç. Dr. Neşe AKCAN, diğer taraftan lösemiyi erken tanımak için yapılabilecek, önerilen bir tarama testi de bulunmadığını söyledi. Genetik olarak kanser riski taşıyan sendromların varlığında ya da başka bir kanser nedeniyle tedavi görmüş veya immun supresyon tedavisi alan hastaların daha dikkatli izlenmesi ve bilinen risk faktörlerinden uzak tutulması gerektiğini belirten Yrd. Doç. Dr. Neşe AKCAN, çoğunlukla hastaların, semptomların başlaması ile doktora başvurunca tanı aldığını belirtti.

Löseminin Semptom ve Bulguları

1. Fonksiyonu kesintiye uğrayan hücre tipine göre:

– Kırmızı kan hücrelerinin fonksiyon kaybına bağlı: Yorgunluk, güçsüzlük, üşüme, solukluk, başağrıları

– Beyaz kan hücrelerinin fonksiyon kaybına bağlı: Ateş, enfeksiyon bulguları

– Trombosit (pıhtılaşma ile ilgili hücreler) hücrelerinin fonksiyon kaybına bağlı: kolay berelenme, ciltte morluklar, diş eti veya burun kanamaları

2.Kemik, eklem ağrıları

3.Lösemik hücrelerin karaciğer veya dalakta birikmesine bağlı organları büyütmesi ve bunların karında ele gelen kitle şeklinde hissedilmesi, karın ağrısı

4. İştah azalması, kilo kaybı

5.Lenf nodlarına yayılma sonucu: Ele gelen lenf bezleri,göğüsteki lenf bezlerinin ya da timus dediğimiz organın işgali ile havayollarına bası ve geçmeyen öksürük ya da solunum sıkıntısı, bu bezelerin damarlara basısı ile vena cava superior sendromu dediğimiz yüzde ve gövde üst yarısında ödem, solunum sıkıntısı

6.Santral sinir sistemi metastazı ile: Başağrısı, epileptik nöbet, kusma, görme bozuklukları

Lösemi tanısının, kan testleri, kemikiliği aspirasyon/biyopsisi ve ardından da hücre tipini belirleme ve genetik tetkikler sonucu konup,kesinleştiğini ifade eden Yrd. Doç. Dr. Neşe AKCAN, tanıdaki ayrıntılı testlerin genellikle lösemi tiplerini, tedavi prensiplerini belirlemede yardımcı olduğunu da sözlerine ekledi.

Lösemi Tedavisi

Hastalığın tedavisine de değinen Yrd. Doç. Dr. Neşe AKCAN, tedavi sürecine öncelikle genel durumun düzeltilmesi, ek sıkıntıların giderilmesi ve enfeksiyonların tedavisi ile başlandığını, böbreklerin, karaciğer ve kalbin, kemoterapi ilaçlarının yan etkilerinden korunması için önlemler alınmasının tedavi öncesi büyük önem taşıdığını belirtti. Löseminin primer tedavisinin kemoterapi olup, hastanın yaşı ve diğer tüm risk faktörleri ile hücre tipi belirlenerek hastaya uygun kemoterapi protokollerinin düzenlendiğini, yüksek doz kemoterapi ihtiyacı olan hastalarda ise kemik iliği transplantasyonu ya da löseminin tipine göre radyoterapilerin de tedaviye eklendiğini söyledi.

Çocukluk Çağı Kanserlerinde Sağ Kalım Oranları Geçmişe Kıyasla Yüz Güldürücü

Çocukluk çağı kanserlerinde, 1975’ten 2010 yılına kadarki dönemde, neredeyse ölüm hızlarında %50’den fazla düşüş olduğunu, bu nedenle artan sağkalım oranlarının yüz güldürücü rakamlara ulaştığını, hastalar için sadece kısa süreli değil, uzun dönem izlem planlarının da düzenlenmesiningündeme geldiğini, hatta bunun için izlem rehberleri hazırlandığını da ifade eden Yrd. Doç. Dr. Neşe AKCAN, uzun dönemdeki risk faktörleri ve izlemde dikkat edilmesi gereken noktaları da şöyle özetledi: “İkincil kanserler, kalp ve akciğer problemleri, psikolojik ya da alınan beyin ışınlamasına ya da bazı kemoterapilere bağlı öğrenme güçlükleri, büyüme gelişmede duraksama, gecikmiş ya da erken ergenlik, hipofiz hormon eksiklikleri, tiroid hormonu ya da kortizol hormonu bozuklukları, testis ya da over yetmezlikleri ve infertilite sorunları ileosteoporoz başlıcaları olarak sayılabilir. Bu nedenle uzun süreli izlemde multidisipliner yaklaşım önem arz etmektedir. Sosyal ve emosyonel destek ise tanı anından itibaren uzun süreli izlemin her aşamasında gerekli en önemli basamaklardan birini oluşturmaktadır.Bu noktada profesyonel psikiyatrik desteğin yanı sıra, hastalara ve ailelerine verilecek sosyal destek de ayrıca önemlidir. Bu nedenle çeşitli sosyal destek kuruluşları yapılandırılmakta ve faaliyet göstermektedir. Türkiye’de de bu amaçla kurulan ve faaliyetlerini başarı ile yerine getiren Lösemili Çocuklar Sağlık ve Eğitim Vakfı (LÖSEV) ilk kez 1998 yılında kurulmuş olup gittikçe büyüyen ailesi ile sağlığın yanında, eğitime katkıları, sosyal etkinlikleri ile de lösemili çocuklarımıza kucak açmaktadır. Löseminin farkındalığının arttırılmasını amaçlayan, lösemi ile mücadelede ele ele verilmesini hedefleyen ve adını benzer bir mücadeleyi yaşamış Kıbrıslı Türk çocuğumuzdan alan Kemal Saraçoğlu Lösemili Çocuklar ve Kanserle Savaş Vakfı ise ülkemizde faaliyetlerini başarı ile sürdürmektedir”.

Yrd. Doç. Dr. Neşe AKCAN: “Bu Zorlu Yolculukta, Minik, Cesur ama Ürkek Yüreklerin ve Ailelerinin Yanlarında Olalım ”

Lösemi hastalığını daha da tanımak, böylelikle tanının atlanmasını engellemek, lösemiden korkmak yerine onunla baş edebilmeyi ve onu yönetmeyi kavramak adına çeşitli farkındalık projeleri tasarlandığını da belirten Yrd. Doç. Dr. Neşe AKCAN, lösemili çocukların ve ailelerinin sıkıntılarını topluma aktarmak, onlara hem hastalığı hem de verilecek desteğin önemini anlatmak ve toplumu bilinçlendirmek amacıyla 2- 8 Kasım’ınher yıl Lösemili Çocuklar Haftası olarak kutlandığını söyledi. Yrd. Doç. Dr. Neşe Akcan, sözlerini şöyle tamamladı; “Minik, cesur ama ürkek yüreklerin, bu zorlu yolculukta aşmaları gereken birçok engel olacaktır. Aileleri ise en kıymetlilerinin bu yolculuğunda çoğu zaman endişelerine yenik düşebilir, kendilerini çaresiz ve çıkmazda hissedebilirler. İşte bu zorlu yolculuktaancak yalnız kalmadıkları sürece onlar korkularını yenebilir ve başaracaklarına inanabilirler. Bu nedenle, her daim onların yanında olduğumuzu, mücadelelerine ortak olduğumuzu göstermeli ve hissettirmeliyiz”.

09.11.2016 – neu.edu.tr