Narsisizmin Günahları
Kendine sevdalı kişilikler günümüz kültürel ortamında giderek yaygınlaşıyor ve bu kişilik kusuru giderek normal bir hüviyete bürünüyor.
Kimileyin dünya bencil insanlarla dolu görünür. Bencil insanlar kendilerinden başka kimseyi düşünmez ve diğer insanları kendi amaçları doğrultusunda kullanır. Kendi ihtiyaçları herkesin ihtiyacından önde gelir. Onlar her yerdedir, kendi arzularını dayatır ve hayatlarımız onlarınkine karıştığında bizi de mutsuz ederler. Narsistik / kendine sevdalı kişilikler günümüz kültürel ortamında giderek yaygınlaşıyor ve bu kişilik kusuru giderek normal bir hüviyete bürünüyor. Narsisizm insanları birbirinden uzaklaştırıyor ve onların arasına aşılmaz duvarlar örüyor. Narsisizm çağımızda sadece hoş görülmüyor, adeta kutsanıyor. Haya duygusundan uzaklık, büyüsel düşünce (büyüklenme ve kâdir-i mutlaklık), kibir, haset, her şeyi hak ettiği düşüncesi, başka insanları istismar etme ve sınır koyamama; narsisizmin yedi ölümcül günahını oluşturuyor. Bu günahlar, dokundukları her ruhu harabeye çevirdikleri için ölümcüldürler, günahkârın kendisini de yok ettikleri için günahtırlar.
Aslında her insan kendisini sevmek ister. Sağlıklı narsisizm sayesinde kendimize ve kusurlarımıza gülebiliriz. Sağlıklı bir özsevgi kendi içimizdeki cevheri açığa çıkarmamıza ve bize ait bir şeyler oluşturarak dünyaya olumlu bir mühür vurmamıza yardım eder. Sağlıklı bir öz sevgi ile duygularımızı dolu dolu yaşar, duygusal hayatımızı başkalarıyla paylaşır, gerçeği düşten ayırabilir ve kendimizden şüphe etmeden heves ve gayelerimizin peşine düşebiliriz.
Hastalıklı narsisizmin günümüz kültüründe normalleşmesi, bu anlayışın, zihin ve karakterlere biçim veren kurumlar ve etkiler üzerinden çocuklara aktarılması demektir. Narsisistik / özsever imge ve değerlerle dolu bir dünyada, anne babalar sağlıklı çocuklar yetiştirmek için zorlu bir uğraş içinde. Günümüz dünyası bize var olan sınırların ve kısıtlamaların aşılmasını telkin ediyor. Çocuklara özgüven kazandırma gayreti onların dikkatini iyi şeyler yapmaktan iyi şeyler hissetmeye doğru kaydırıyor. Konuştuğum pek çok ergen ve genç, onlara kendilerini iyi hissettiren bir şeyin nasıl olup da anne babalarına ters geldiğini anlayamıyorlar.
Çocuklara dürüstlüğü, yardımseverlik ve özdenetimi öğreten karakter eğitimi fazlasıyla modası geçmiş bulunuyor. Çocuklara iç seslerine güvenmelerini telkin ediyoruz. Henüz olgunlaşma imkânı bulamamış bu seslere kulak kesilmekle yetişkin otoritesi aşındırılıyor. Okullarda öğretmenler disiplin sağlamakta zorlanıyor. Geçtiğimiz günlerde İstanbul'un saygın ortaöğretim kurumlarından birisinin müdire hanımıyla sohbet ediyordum. "Şimdiki aileler" diye yakındı, "oturacakları evi bile çocuklarına danışarak seçiyor."
Narsisistik bireyin dış bir otoriteye boyun eğme zorluğu, günümüzün kimi ideolojik ve dini yönsemeleriyle de örtüşüyor. Kişisel gelişim ideolojileri zaten benliğin ululanması üzerinden ekmek yiyor. "Tanrı senin içinde", "Yüce kudret senin ruhunda gizli" yollu, ilahi olanı insanın kendisine hasreden, Tanrı'yı kişiselleştiren ve sadece insanın içine hapseden yeni bir tür maneviyatçılık, dünyada ve ülkemizde şehirli üst sınıflarda yayılıyor. Eğer yüce kudret dediğim şey sadece Tanrı'yı oynayan Ben isem, herhangi bir ahlaki standarda bağlı kalmam gerekmiyor. Herkes bana saygı duymalı, beni onaylamalı, takdir etmeli ancak benim bunları kimseye vermem gerekmez.
Narsisistik zamanların bir alameti de doğru ve yanlış hakkında kafalarımızın bu kadar karışık olması. Kendi hatalarımızla yüzleşmektense büyüklenme ve kâdir-i mutlaklık fantezileriyle onları reddetmeyi yeğliyoruz. İşler yanlış gittiğinde, çocuklar gibi suçlayacak birilerini arıyoruz. Şiddet, rüşvet, yalan gibi sosyal kötülükleri neredeyse kişisel bir seçim olarak algılıyor ve onları meşrulaştıracak gerekçelerin ardına gizleniyoruz. İmgenin her şey olduğu bir çağda neye, nasıl, ne kadar inanacağımız şaşırıyoruz. İmgenin her şey olması gerçeğe duyduğumuz iştahı azaltıyor. Böylesi bir ortamda rekabet, öldürücü bir nitelik kazanıyor.
Günümüz toplumu hastalıklı narsisizmi besleyen bir fidelik. Dünyayı ve çocuklarımızı bu hastalıklı oluştan korumamız, onlara farkındalığı, özdenetimi, gerçekliği, sınır koyabilmeyi, nezaket ve diğerkâmlığı öğretmemiz gerek.
Ahlak, evde başlar.
Kaynak: Aktüel